Bizans döneminden beri özellikle uluslararası ticaretin kontrol edildiği en önemli limanlardan biri olması nedeniyle Galata bölgesi oldukça ...
Bizans döneminden beri özellikle uluslararası ticaretin kontrol edildiği en önemli limanlardan biri olması nedeniyle Galata bölgesi oldukça hareketli bir sosyoekonomik hayata sahip olagelmişti. 16. yüzyılda bölgenin kalabalıklaşması, çoğunlukla gayrimüslim tüccarlar ve yabancı diplomatlardan oluşan bölge sakinlerini Galata surlarının dışında kalan bağlık bahçelik alanlara doğru yayılmaya zorladı.
Bu geniş bölge İstanbul’un kalbinin attığı Altın Boynuz’un tam karşısında bulunması sebebiyle Yunanca karşı kıyı anlamına gelen “Pera” sözcüğü ile adlandırılıyordu. Bu sözcük zaman içinde Beyoğlu sözcüğü ile yer değiştirdi ve özellikle 19. yüzyıldan sonra ve Cumhuriyet döneminde, semt için Pera yerine Beyoğlu ismi kullanılmaya başlandı.
Dönemin koşulları göz önünde bulundurulduğunda, bu durum bir anlamda Osmanlı kimliğinden Türk kimliğine geçişin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ne var ki kelime Türkçe de olsa, yerleşim yerine ismini veren “Bey oğlu”, gerçekte 16. yüzyılda Osmanlı payitahtında yaşayan bir Venedikli olan Alvise Gritti’den başkası değildir.
Alvise Gritti, 16. yüzyılın Osmanlı ve Avrupa tarihinde beliren en ilgi çekici ve renkli karakterlerinden biridir. 1480 yılında İstanbul’da dünyaya gelen ve yaşamının neredeyse tamamını burada geçiren Gritti, 1523 yılında Venedik Doçu seçilen Andrea Gritti’nin oğludur. Osmanlı diplomasisi Venedik Doçu’na “Bey” şeklinde hitap ettiği için, Alvise Gritti’yi de “Bey oğlu” olarak tanımlamıştır.
Andrea Gritti, İstanbul’a ayak bastığında yıl 1497’dir. Buğday ticareti yapan bir zengin, bir beydir o. 1503’te de Venedik Devletinin Osmanlı’da ki elçisi olur. Elçilik binası olarakta Pera Bağları’nda ki bir evi kullanır. İstanbul’da lüks bir yaşam sürer Andrea Gritti. Şarap ve kadın en büyük keyfidir. . Beş çocuğu olur. Dördü Rum asıllı bir kadındandır. Biri de gayri meşrudur. Çocuğun adı da Alvise’dir.
Bir zaman sonra da çocuklarını alır Venedik’e geri döner Andrea Gritti. Venedik devletinin başkanı olur.
Kardeşlerin en büyüğü olan Alvise, babasıyla beraber Venedik’e geri döndükten sonra babasının siyasi, diplomatik ve ticari ilişkiler ağının içerisinde tam bir patrisyen hayatı yaşamış ve dönemin genel eğilimine uygun olarak önce Venedik’te, daha sonra da Padova Üniversitesi’nde eğitim almıştır.
Alvise hırslı, heyecanlı, maceraperest bir çocuktur. Yükselmek ister ama yükselemez. Çünkü Alvise, babası devlet başkanı olsa da gayrimeşru bir ilişkinin çocuğudur. Dolayısıyla anlar durumu Alvise, ona Venedikte ekmek yoktur. Kapağı İstanbul'a atar. Buğdaydan şarabına, tuzundan altınına kadar her türlü ticareti yapar. Kısa zamanda zenginleşir. Osmanlı sarayında da önemli görevlere gelir. Pera Bağları’nda ki bir zamanların beyi olan babasının evine yerleşir.
Osmanlı payitahtına 1506 yılında sıradan bir tüccar olarak gelen Venedikli Alvise Gritti otuz yıl içerisinde büyük bir servet sahibi oldu. İstanbul’da zengin ve gösterişli bir hayat yaşadı, pek çok sanatçı ve bilgine hamilik etti.
Dönemin sadrazamı İbrahim Paşa ile kurduğu yakın dostluk sayesinde Osmanlı sarayı ve dönemin hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman ile tanıştı, bir takım diplomatik ve siyasi görevler üstlendi. 1534 yılında öldürüldüğünde Macaristan Valisi ve Baş Hazinedarı unvanını taşıyor, Macaristan’da yapılan diplomatik müzakerelerde Osmanlı Divanı’nı temsil ediyordu.
Venedik’te bulamadığı siyasi kariyer fırsatını doğduğu topraklarda bulmuş, Osmanlı’nın Avrupa siyasetinde önemli roller üstlenen bir aktöre dönüşmüştü. Sıradan bir tüccar, üstelik Osmanlı sisteminin dışından bir yabancı, asırlar sonra yaşadığı semte ismini bırakacak kadar tanınan bir şahsiyete dönüşmüştü.
YORUMLAR